1 Haziran 2011 Çarşamba

ERİŞTE

Erişte,erişte,erişte,erişteciii.Doğal Beypazarına has annelerimizin narin ellerinde özenle hazırlanmış eriştemizi tüm halkımıza sunmaktayız.

Anadolu dan görüntüler.

İşte Beyler diyarı Beybazarından görüntüler.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

BEYPAZARI SARIHAN GIDA


El yapımı tarhana ve eriştemizle hizmetinizdeyiz.Yılların eskitemediği geçmişiyle geçmişten günümüze tarhana ve eriştemiz lezzet ve afiyetinden ödün vermeden şimdi tüm Türkiye'ye sunulmaktadır.
Adres:Hacıkara Mah.Kırbaşı Cad.Fatih Sok.No:66/A Pk:06730 Beypazarı/ANKARA
Tel:05347626112
Tel:05052553296

16 Temmuz 2010 Cuma

BEYPAZARIMIZ

BEYPAZARI TARİHÇESİ
Beypazarı Ankara'nın 100 Km kuzeybatısında, eski Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte olduğu gibi bugün de Ayaş, Güdül, Nallıhan ve Kıbrıscık İlçelerinin ortasında sosyal, kültürel ve ekonomik merkez olma özelliğini korumaktadır.

Anadolu'nun tarihi seyrine baktığımızda, Beypazarı ilçesine ilk çağda HİTİT, FRİG, GALAT, ROMA, BİZANS, daha sonra da ANADOLU SELÇUKLU ve OSMANLILAR'ın egemen oldukları görülmektedir.

Beypazarı, Roma döneminde, İstanbul'u Ankara ve Bağdat'a bağlayan önemli büyük tarihi geçit yolları üzerinde bulunmaktadır. İlk adı LAGANİA'dır. Bilge UMAR 'ın Türkiye'deki "Tarihsel Adlar" adlı kitabında Lagania' nın anlatımı yapılmış ve 'Kaya Doruğu Ülkesi' anlamına geldiği sonucuna varılmıştır. M.S. 6.yy' a kadar adı Lagania olan Beypazarı'nın adı bu tarihten sonra değişmiştir. M.S. 491-518 yılları arasında hüküm süren Doğu Roma (Bizans) imparatoru Anastasios'un o dönemlerde piskoposluk merkezi olan Lagania' yı ziyaretine atfen şehrin adı, "Lagania-Anastasiopolis" ( ANASTASİOS kenti ) olarak değişiyor.
Türklerin Sultan Alparslan komutasında Anadolu'ya girmesinden kısa bir süre sonra Marmara'ya ulaşmaları ile Beypazarı da ilk Türk akıncıları ile karşılaşmıştır. Selçuklu yönetimindeki Beypazarı, konum itibarı ile sık sık göç eden Türkmen boylarına yurt olmuştur. Bu boylardan en önemlisi Kayı boyudur. Selçuklu Sultanlığı'nın kendilerine yurt olarak yer gösterdiği bu Türk boyu, Gazi Gündüzalp yönetiminde ilk önce Ankara civarına yerleşmiştir. Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'in dedesi Gazi Gündüzalp'in mezarının Beypazarı'nın Hırkatepe köyünde olduğu bilinmektedir.

Selçuklular döneminde Beypazarı, İstanbul-Bağdat yolu üzerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Beypazarı, Orhan Bey'in Ankara'yı alması ile Hüdavendigar (Bursa) Sancağı'na bağlanarak Osmanlı yönetimine geçmiştir. Beypazarı 1868 yılından itibaren siyasi yönetiminde yer değişikliği ile Ankara'ya bağlı bir kaza olarak önemini sürdürmüştür.

Osmanlı Devleti'nin toprak rejimi ve askeri sisteminin bel kemiğini oluşturan Tımarlı (Anadolu) Sipahi Merkezleri'nden birisi olan Beypazarı; yöredeki Sipahi Beyi'ne ve ticari, ekonomik hayatın yoğunluğuna istinaden BEĞ BAZARI diye adlandırılmıştır.

EVLİYA ÇELEBİNİN SEYAHATNAMESİNDE BEYPAZARI

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde (Hicri 1058 Miladi 1638) Beypazarı'ndan şöyle bahseder:

" İlk kurucusunu bilmiyorum. Fakat ilk fatihi Kütahya beylerinden Germiyanoğlu Yakup Şah'ın veziri Dinar Hezar'dır. Onun için şehre "Germiyan Hezar" da derler.

Haftada bir gün güzel süslü bir pazar kurulup, bütün kıymetli eşyalar bulunur. Halkının uğraşları tiftik keçisi olduğundan, pazarında sof çok satılır. Müşterisi vardır. Senede bin kantar sof ipliği satılır. Sofu olmaz fakat güzel mümeyyizi olur. Pazarına her hafta etraf köylerinden 10 bin insan toplanır.

Şehir Anadolu toprağından Engürü sancağı hududunda olup, İstanbul'da kim Şeyhülislam olursa ona has olur. Padişah hasından ayrılmadır. Müftü tarafından hakimi subaşısıdır. 150 akçelik kazadır. Senelik kadısına yedi kese gelir getirir. Damga emini, Sipahi Kethüda yeri ve Yeniçeri Serdarı vardır. Fakat kale ağası ve neferi yoktur. Kalesi bir dere içinde olup, iki tarafı balık sırtı gibi kaya üzerindedir. Genişliğini bilmiyorum.

Aşağıda şehir iki geniş dere içinde olup 20 mahalle 41 mihraptır. Fakat öyle mükellef camileri yoktur. Çarşı içinde cami güzeldir (Paşa Camii). Hepsi 3060 tane iki katlı evleri vardır. Duvarları kerpiçtendir. Yüzeyleri tahta ile kaplıdır. Medrese Darulhadis ve Darulkurrası vardır. Çünkü talebe bilginleri çoktur. Medreseleri kargir değildir. 70 adet çocuk mektebi vardır. Çocukları gayet temiz ve olgun olup, 700' ün üzerinde hafızı vardır.

Bir Şeyhülislamı var ki; bütün bilginler onunla ilmi tartışmaya girmekten acizdirler. Nakibüleşrafı fadıl değil fakat, gayet cömert bir kimsedir.

Halkının çoğu bilginlerdir. Hepsi renk renk sof giyerler. Türk şehri olduğundan halkı Oğuz taifesidir. Yani Türk kavmi demenin güzel bir ifadesidir. Yedi tane hanı vardır. Çarşı içindeki güzel bir han yanmıştır. Hamamları, 600 dükkanı vardır. Çarşıda kasaplar içinden akan dere kenarında hafta pazarı olur. Dere burada şehrin aşağı tarafından akarak bir nehir vasıtası ile Sakarya'ya dökülür. Şehir yüksek yerde olduğundan caddeleri kumsalca ve kaldırımsızdır. Halkı garipsever ve cömert kişilerdir. Kadınları gayet edepli ve akıllı olurlar.

Bağ ve bahçesi çoktur. Bostanlarından bir çeşit kavun olur ki lezzetinden adamın damağı yarılır. Misk ve hamamber gibi kokusu vardır. Şehir halkının çoğu bu kavundan zerde pişirir. İçine tarçın ve karanfil korlar. Muaviye'nin icat ettiği zerdeden tatlı bir zerde olur. Bir çeşit yeşil armudu olup, yuvarlak olduğu gibi dördü beşi de bir okka gelir. Gayet hoş ve suludur. İstanbul'a nice bin kutu armudu pamuklar içinde hediye gider. Bu armudun eşini acem diyarından başka yerde görmedim. Bir çeşit siyah arpası olur ki, gayet yağlıdır. Ata çok vermekten çekinilmelidir. Sahrasında pirinci olur ki, gayet pişkindir. Velhasıl etrafı geniş, eşyası ucuz ünlü bir şehirdir. Şeyh İvaz dede adında bir de türbesi vardır."



NERELER GEZİLİR?
Hıdırlık Tepesi: Beypazarı'nı ziyaret edenlerin ilk uğrak yeri, şehrin tüm güzelliklerini bir arada görebildikleri Hıdırlık Tepesi'dir. İlçenin tüm bölgelerine hakim olan tepeden tarihi konakların ve doğal güzelliklerin ön plana çıktığı şehir dokusunu tüm ayrıntılarıyla seyredebilirsiniz.

Alaattin Sokak: Restorasyonu tamamlanmış ve hizmete açılmış bir çok Tarihi Konağı barındıran Alaattin Sokak; yöresel ürünlerin satıldığı stantların kurulduğu şehrin en gözde mekanı. Beypazarılı ev hanımlarının el emeği ürünleri tadarak alışverişinizi yaparken sohbet etme fırsatı da bulabilirsiniz.

Kültür Evi (Müze): Nurettin Karaoğuz tarafından bağışlanan konak, 1996 yılından itibaren “Beypazarı Tarih ve Kültür Evi” olarak kullanılmaktadır. Beypazarı kültürünü yansıtan eserlerin, kıymetli madenlerin, antika eşyaların ve Beypazarı tarihine ışık tutan tarihi belgelerin sergilendiği Kültür Evi; görülmeye değer bir Beypazarı mirası.

Halk Evi: Restorasyonu tamamlandıktan seminerler ve çeşitli organizasyonlar için kullanılan Halk Evi; ilk açıldığı 1938 yılındaki amaçlara hizmet etmektedir. Hafta sonları siyah beyaz Beypazarı fotoğraflarının sergilendiği Halk Evi'ni mutlaka ziyaret etmelisiniz.


Gümüş Mağazaları: Beypazarı'nın en önemli simgelerinden birisi olan Telkari Gümüş İşlemeciliği'nin birbirinden güzel el işi takılarını bulabileceğiniz gümüş mağazaları özellikle bayanların ilgi odağı. Belediye binasında bulunan Gümüşçüler Çarşısı'nın yanı sıra şehir merkezinde de bir çok gümüş mağazası bulabilirsiniz.

Beypazarı Kuru Fırınları: Türkiye'de sadece Beypazarı'nda üretilen ve tazeliğini bir sene koruyan,çay saatlerinin vazgeçilmez lezzetlerinden Beypazarı Kurusu'nu; hem üretim hem satış yeri olan taş fırınlardan tadarak alabilirsiniz.

BEYPAZARINA ULAŞIM

Beypazarı'na ulaşım için; Ankara'da bulunan Etlik Otobüs Terminali'nden (Eski Garajlar) saat başı, otobüs hareket etmektedir.

BEYTAŞ : (312) 341 22 23 - (312) 341 22 24
LİDER BEYPAZARI : (312) 341 28 23
LÜKS BEYPAZARI SEYAHAT : (312) 309 63 68

İlçemize kendi araçlarıyla gelmek isteyenler için; Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunan Sincan-Yenikent yol ayrımından devam edilerek, Yenikent istikametinden Ayaş-Beypazarı yoluna çıkılır. Beypazarı;Ankara'dan 100 km, İstanbul'dan 320 km uzaklıktadır.

15 Temmuz 2010 Perşembe

TARHANA

Tarhana ; halkımız tarafından sevilerek yenen, vitamin ve besin değeri açısından oldukça yüksek bir yiyecek çeşididir. İçerisine katılan, Domates, Biber, Soğan, Nane, Yoğurt, Un, Kekik, Maydanoz ve güneşten aldığı vitaminler gibi maddelerin, insan sağlığı ve yaşamındaki faydaları herkes tarafından bilinmektedir. Karışımından da anlaşılacağı gibi yiyecek olmasının yanında tarhana, sindirim sistemi dahil birçok hastalığa şifa olarak gösterilmektedir. Ayrıca tarhana hazırlığının "her aşamasında!” halkımız tarafından sevilerek tüketilmektedir.


TARHANA NASIL HAZIRLANIR?


Genellikle kabuğu soyulmuş buğday kırması veya un ile yoğurt,süt, soğan, domates, kırmızı biber, tuz ve çeşitli baharatların karıştırılıp yoğrulması ile elde edilen hamur mayalanmaya bırakılır.

Hamur mayalanınca küçük parçalara bölünüp temiz bir bezin üzerine konarak kurutulur. Hafif kuruyan parçalar ufalanarak toz haline getirilip torbalara konularak kışa saklanır.


TARHANA ÇORBASI YAPIMI


Tarhana çorbasını yapmak için 6 yemek kaşığı tarhana bir kasenin içine konulur. Kaseye 1 bardak su ilave edilir ve erimesi için hafifçe karıştırılır. Diğer tarafta tencereye 3 lt. su konur. İçine 2 yemek kaşığı tereyağı, 2 tablet ‘ et suyu ‘(tercihe bağlı) ilave edilir. 2 yemek kaşığı ‘ salça ‘(tercihe bağlı) tencereye konur ve kaynamaya bırakılır. Su kaynayınca kasede karıştırılıp – eritilmiş olan tarhana tencereye yavaş yavaş ilave edilir. Bu arada tenceredeki malzeme sürekli karıştırılır. Yoksa tarhanalar top top olur. İlk defa pişirenler için tencerede önce tereyağın, salçanın ve tarhananın birlikte kavrulmasından sonra suyun ve et suyunun soğuk olarak ilave edilmesi tavsiye edilir. Tarhananın eriyebilmesi için kaynayıncaya kadar sürekli karıştırılmalıdır. Tadına bakarak biraz tuz ve şeker konabilir. Tarhana tencerede tamamen eriyince kendi halinde kaynamaya bırakılır. Kıvamı koyu olursa bir miktar kaynar su ilave edilebilir. Kızarmış ekmek, turşu, nane, yeşil biber ve turp ile servis yapılabilir.